Can Dost

Can dost

Ellerini açtığında, semaya uzandığında tutamayacağın sandığın yıldızlara dokunduğunda

güneşin seni ısıtırken hiç bu kadar mutlu olmadığında

ılık esen rüzgar yüzünde saçlarında dolaşırken yaşadığın huzurda

kör olup göremediğin barışta ,

din, dil, ırk, demeden savaşmayıp paylaştığın yaşamda

bir yudum suda, tek nefeste, bölüştüğün lokmada

seni tanımayan hayatlara ismini yazıp dokunduğunda

tek kelime etmeden gözlerinle konuştuğun

yanında olsun olmasın kalbinin en saklı köşesinde

var olan can dostta saklı yaşam...


yeşim ce...


her şeyin güzel yaratılıp çirkinleştiği dünyada yürüdüğümüz bu kısa hayat çizgisinde iyi ki varsın diyebileceğimiz can dostlar la olmak can dost olmak dileğiyle...

19 Ocak 2014 Pazar

 BUNUN ADI KADER Mİ ?

Bazen başlık parası, olur küçük bedenin
Bazen ortasındasın, kör olası berdelin
Kaçışın yok yağmurdan
Doluya tutulmadan
Ya gelin olacaksın
Ya da vurulacaksın
Bakmaz gözün yaşına, ne baban ne akraban
Kurban eder töreye, 
Canına acımadan...
                                         (Mehmet Fikri ÖNALAN)

Kız çocuğunun kaderi yüzyıllardır çözülemeyen, aslında yanlış bir kelime kullandım çözülmek için çaba sarfedilmeyen en büyük kanayan yara olmaktan bir adım öteye gidememiştir..Ne gelişen teknoloji, ne ilmin irfan nın artması, nede demokraside  varolan eşitlik yasaları parmak basamamıştır bu mevzuya.Aksine görmezden gelinen bu sorun artık sivil toplum örgütleri ve yazılı görsel basının önlerine sürekli sunmasıyla yeni yeni konuşulur çözüm aranır hale gelmeye  başlamıştır.

Sorun kadının, kız çocuğunun sorunu gibi görünsede bütün sorun kadına ve erkeğe  bu çözümsüzlüğü yaşatan toplumsal tabularda ve nefsini bir türlü kontrol edemeyen erkeğe aittir aslında.

İki ayrı fıtratla farklı genler ve özelliklerle yaratılan kadın ve erkek birbirini tamamlamak için dünyaya gönderilmişken nedir bu kadın ve kız çocuğunun çilesi diye sormak lazım..

Peygamber efendimizin yaşadığı 600 lü yıllarda diri diri gömülen kız çocuklarının neden buna maruz kaldığını bu günlerde şahit olduklarım, bilakis tanıştığım bu çocuklar sayesinde çok daha iyi anlıyorum. Her kötülüğün başı gösterilen kadının ortadan kaldırılmaya çalışılmasının asıl sebebi, o kötülükleri yapanların kendilerini kontrol etmek yerine sorunu gözünün önünden uzaklaştırarak günahtan kaçma çabaları değil midir.

Çocuk gelinler ve ensest sorunu gerek ülkemizde gerekse dünya  genelinde önlenmesi için en az adımın atıldığı sorunların başında geliyor.UNICEF in en son raporunda dünya çapında 25-49 yaşları arasında yapılan çalışmada 400 milyondan fazla kadının çocuk yaşta evlendirildiğini işaret ediyor.

Sadece Diyarbakır Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nde 2010 yılında 573, 2011 yılında 520, bu yılın ilk 8 ayında ise 193 olmak üzere 18 yaş altındaki toplam 1286 çocuk anne olmuştur..!
Almanya da her yıl 3 binden fazla genç kadın zorla evlendiriliyor. Bunlardan yüzde 30’u ise 18 yaşın altında; yani çocuk.
Devletler önlem almamayı sürdürdüğü takdirde, 2020 yılına kadar 100 milyon çocuğun ‘gelin’ olacağı tahmin  ediliyor.

Bu sorun artık küresel bir sorun olarak kabul edilmekte.Türkiye de doğuya doğru yaygınlık gösterdiği düşünülen bu durum gelişmekte geri kalmış diğer dünya devletlerininde baş sorunlarından birisi.

Sorun evdeki ebeveynden, mahalle muhtarına, doktora, imama kadar giden geniş ve organize bir çözüm ağı çalışması gerektiriyor.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) geçen sene bir alt komisyon kurarak hazırladığı raporu artık hayata geçirmeli ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve bakanlık bu raporları dikkate alıp yaptırım gücü yüksek kanunlar çıkarmalıdır.

Çocuk yaşta evliliklerin sonuçları ise her biri farklı, evlendiği kişiye göre değişiklik gösteren sonuçlarla ortaya çıkıyor. Kimi evleneceği kişiyi tanımadığı için ya da tanısa bile sevmediği, zorla evlendirildiği için; evlendiği gece kağıt üzerinde kocası olan kişinin anlayışsızlığı üzerine, kocası tarafından tecavüze uğruyor; kimi, çocuğunu doğururken ameliyat masasında kalıyor ya da bazıları henüz kendi çocuk olduğundan çocuk yetiştirmenin bilincinde olamıyor. Dolayısıyla çocuğunun da sağlığı tehlikede olabiliyor. Bir çoğu karın tokluğuna çalışan ev işçisi oluyor, kocasına en ufak bir itaatsizliğinde koca şiddetine maruz kalıyor, kimi zaman kadın cinayetine kurban gidiyor, kimi ise yaşadığı acıların son bulmasını istediği için intihara sürükleniyor .

Her gün önümüze onlarca Şehri ler,Kader ler koysalarda bu eli kolu bağlı seyredişin utancını ne zaman sonlandırmayı düşünüyoruz.Yoksa hala herşeyi bilip görüp tanık olduğumuz bu tecavüzlerin,bu intiharların, bu cinayetlerin, bu sübyancılığın adına hepbirlikte KADER mi diyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder