Can Dost
Can dost
Ellerini açtığında, semaya uzandığında tutamayacağın sandığın yıldızlara dokunduğunda
güneşin seni ısıtırken hiç bu kadar mutlu olmadığında
ılık esen rüzgar yüzünde saçlarında dolaşırken yaşadığın huzurda
kör olup göremediğin barışta ,
din, dil, ırk, demeden savaşmayıp paylaştığın yaşamda
bir yudum suda, tek nefeste, bölüştüğün lokmada
seni tanımayan hayatlara ismini yazıp dokunduğunda
tek kelime etmeden gözlerinle konuştuğun
yanında olsun olmasın kalbinin en saklı köşesinde
var olan can dostta saklı yaşam...
yeşim ce...
her şeyin güzel yaratılıp çirkinleştiği dünyada yürüdüğümüz bu kısa hayat çizgisinde iyi ki varsın diyebileceğimiz can dostlar la olmak can dost olmak dileğiyle...
5 Şubat 2017 Pazar
PARMAĞIMDA YÜZÜKLER, KOLUMDA BİLEZİKLER
Bu başlığı görünce bir çoğunuzun aklına
Mustafa Topal'ın ''Oy Oy Emine'm'' şarkısı gelmiştir.
Ne meşhurdu bir zamanlar..
Bütün düğün salonlarında bu şarkı çalar
İnsanlar zincirden çıkmış gibi oynarlardı...
Bir başkaydı eskiden her şey ...
Ne samimi, ne sıcak ortamlar vardı.
İki gündür yy. ın meşhur gribiyle,
Kendi amazon ruhumla verdiğim savaşımda,
Yüzde ellilik ayakta geçirdiğim hiç bir vakti ziyan etmedim..
Bütün albümleri salonun ortasına döktüm..
Epey bir temizlik yaptım..
Çocukların anı albümlerini düzenledim..
Artık bana ait olmayan verilecek olanları seçtim..
Kendi resimlerimi ayırdım..
Bütün bunları yaparken insan anılarda da
Yolculuk yapıyor ister istemez...
Hayatı kocaman bir zaman tüneli gibi gören ben
O tünelin içinde, kimin yeri neresiyse oraya yerleştirdim herkesi..
Belki de çoktan yapmam lazımdı ..
Zamanı bu günlerdeymiş demek ki..
Tam bu esnada yukarıdaki resim geçti elime..
Benim hiç hatırlamadığım ama annemin her bana
Kızdığında ne kadar aklına koyduğunu yapmakta
Direnen bir çocuk olduğumu
Anlatmak için bin beşyüz defa dinlediğim
Bizim mahalledeki sucu İsmail in
Oğulları Suat ile Murat'ın sünnet düğünü..
Efendim beni o düğüne götürmüşler yaşım üç yokmuş..
Doğrudur çünkü ben üç yaşımı hatırlıyorum..
Bunu hatırlamamam imkansız olurdu..
Sünnet yatağının oraya kadar gelmişiz, annemler takıları takmışlar
Yerlerine oturacaklar bende bir kıyamet.
Ortalığı birbirine katmışım
Bende o süslü yatağa yatacağım..
Babam her ne kadar erkek yatağı orası desede
Babaannem, annem, düğün sahipleri
Olur mu canım çocuk o, heves etti demişler beni yatağa yatırmışlar..
Ama bitmemiş davam..
O şapkalardan takacağım...
Arkada insanlar, sinirlenen babam, çaresiz annem
Ağlayan ben..
Tamam demişler küçük olan Suat'ın
Şapkasını almak istemişler..
Bu seferde Suat kıyamet koparmış ''şapka benim''....
Ortalık kıyamet yeri.
Suat ağlarken nasıl olduysa ben susmuşum
İki eliyle şapkasına yapışmış Suat'a şöyle bir yan bakmışım..
Annemler ne olduğunu anlamadan
Ağzımdaki memeyi ağlayan Suat ın ağzına tıkmışım.
Suat susmuş, tam bu arada şapkayı alıp başıma takmışlar
Herkes gülmekten yerlere yatmış..
O arada da bu yakışıklı, sünnet şapkalı
Zafer benim resmimi çekmişler..
Babaanneli, dedeli, halalı, amcalı
Büyük ve kalabalık bir ailede büyünce
Bir de ailenin ilk torunu olunca biraz fazla nazlı büyütülmüşüm..
Doğum günlerimi hatırlıyorum
Biri bir kolumda biri bir kolumda bilezikler
Parmaklarımda yüzükler...
Birde babaannem kendi taktıklarını çıkarttırmazmış anneme..
Öyle kolunda bilezikler, parmağında yüzükler
Gezermişim mahallede..
Dayım Kıbrıs donanmasında subaydı ben küçükken
Halalarım Almanya da ..Oyuncaklarımı anlatamam..
Sabah sekizde bütün mahalle bizim üzüm asmasının altında
Annem kahvaltı yapmadan izin vermezdi oyuncaklarımızı çıkarmaya
Sonrası akşama kadar herkesle her şeyimi paylaşırdım
Hiçbir şeyim kırılmaz hiçbir şeyim kaybolmazdı..
Akşam olunca hep birlikte toplardık
Ertesi gün oynayacağımız şekilde..
Herkes bize gelebilir, biz kimseye gidemezdik..
Bir de en çok bakkala gitmek için ağlardım...
Beş metre uzaklıkta olan bakkala kadar gitmeyelim diye
İki katlı evin bir odası mini bakkal..
İsterizde orda olmaz diye dedem
Bakkaldan çok çeşit koyardı kilere...
Oysa parayla bir şey almak ne büyük bir mutluluktu o yaşlarda..
İlkokula başladığımda en çok kantine alış verişe giden çocuk bendim
Serbest bölge... ver parayı al istediğini..
Büyüdüm hala evimin bir köşesinde küçük bir bakkal var..
Hiç sokağı bilmeden, kötülük bilmeden büyütülmekte çok zor..
Herkesi kendiniz gibi bilmek..
Bizi büyüttükleri korumacı fanustan çıktıktan sonra.
Çok zor öğrendik gerçek dünyada ki her şeyi
Öğrenemediğim alt kültür denen o garip anlayıştan
Çok tiye alındığımı bilirim..
Hiç eğrisinden bakmayınca hayata
Cümle nasıl kurulduysa o..
Hani bu günlerde çok yükleniyoruz ya
Nilhan Sultan a bazen acaba haksızlık mı ediyoruz diyorum..
Oda nasıl büyütüldüyse öyle biliyor hayatı
Fanustan yeni çıkıyor ona da zor geliyor eminim şimdi her şey
Ama oda alışacak herkes gibi
Gerçekler acı ne yazık ki, hayat gösterildiği gibi değil..
Eskilerden ne kaldı ki Sultan lık kalsın..
Kalanları da yok ediyoruz el birliğiyle.
Listelerden de kalktı artık Sayın Topal ın şarkısı okunmuyor
Okunsa da o günlerin popülitesi yok.
Eski bileziklerinin yüzüklerinin modası da yok
Sadeliği seven biri olarak
Bende bir çocukluğumda hatırlıyorum zaten
Parmağımda yüzükler, kolumda bilezikler..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)