Can Dost

Can dost

Ellerini açtığında, semaya uzandığında tutamayacağın sandığın yıldızlara dokunduğunda

güneşin seni ısıtırken hiç bu kadar mutlu olmadığında

ılık esen rüzgar yüzünde saçlarında dolaşırken yaşadığın huzurda

kör olup göremediğin barışta ,

din, dil, ırk, demeden savaşmayıp paylaştığın yaşamda

bir yudum suda, tek nefeste, bölüştüğün lokmada

seni tanımayan hayatlara ismini yazıp dokunduğunda

tek kelime etmeden gözlerinle konuştuğun

yanında olsun olmasın kalbinin en saklı köşesinde

var olan can dostta saklı yaşam...


yeşim ce...


her şeyin güzel yaratılıp çirkinleştiği dünyada yürüdüğümüz bu kısa hayat çizgisinde iyi ki varsın diyebileceğimiz can dostlar la olmak can dost olmak dileğiyle...

15 Ekim 2016 Cumartesi


                                            KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ


Bu sabah aklıma birden şu soru geldi...
Acaba kaç kurtun karnında, kaç kırmızı başlıklı kız var..?
Yeşim Hanım hayırdır  bu soru da nerden aklınıza geldi..! 
dediğinizi gayet net duyuyorum
Bizim kuşaktan bu hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım...
Anneannesine hergün yemek götüren kırmızı başlıklı kızın kurtun karnında biten hazin hikayesi.. 
Gözlerini kocaman açarak kırmızı başlıklı kızın kurtla olan diyaloğunu anlatırken
Karşımızdaki kişilerin kılıktan kılığa girdiği halleri ,
Sonra ''Seni yemek için'' sözleriyle bizi gıdıklamaları da işin cabası..

On yıla yakın bir zaman dilimi içerisinde sivil çalışmalarımın büyük bir bölümünü
Kadın ve kız çocukları üzerine gerçekleştirdim.
Ben büyümeme rağmen hala ailem için devam eden kız çocuğu sürecim
Bir kız çocuğu büyüten anne olarak, kızımı büyütme sürecim
Dünya da ve Türkiye de kız çocuğu çalışmalarım,
Hepsini bir araya getirdiğinizde 
Çocukluğumun hikayesi hakkında
Yıllar sonra keşfettiğim en önemli sonuç ise
Daha çok küçük yaşlarda  
Bize masallaştırılarak anlatılan 
Bu hikayenin hayatın içinden acı gerçekler olduğu  ....

Ülkemizde kız çocuklarının artık kültürel farka bakmadan 
Her yerde istismara uğrama riskleri çok yüksek..
13 yaşında 28 kişinin tecavüzüne uğrayan ve tecavüzcülerinin
''çocuğun istismarın farkında olması'' nedeniyle 6 ay gibi
Komik cezalara çarptırıldığı, kendisine bunu yapanla 
Evlendirilebilir gibi müthiş düzenlemeli 
kanunlarımız mevcut..

Gözümüz gibi yirmibeş otuz sene baktığımız sonra 
Evlendirip ya şiddete maruz kalan, ya da öldürülen kızlarımız...
İkiyüzbinin üzerinde çocuk yaşta kadınlarımız
Kendi çocuk annelerimiz
Okuma hakkı elinden alınmış binlerimiz...
Uyuşturucu satışında batağa çekilen kızlarımız
Ensest yüzünden tranvalarıyla savaşan çocuklarımızın 
Sayısı dünya ülkeleri içinde ilk beşe girecek düzeyde..

Yeşim Hanım hep de madurlardan bahsediyorsunuz diye 
Aklınızdan geçiyor mu bilmiyorum...
Önceden madurlar hep kenar mahallelerdeki kırsaldaki
Gariban okuma yazma seviyesi çok düşük 
kültürel gelişmişliği olmayan bölgelerin çocukları olarak görülüyordu..

Artık öyle değil....
Bu zamanda ki masallara konu olan 
Kurtlar artık ormanlardan şehre indi.
Genel kültür seviyeleri yükseldi,
Sosyal medya kullanıyorlar.
Bütün mekanlarda, ellerindeki küçük renkli şekerlerle
''Bir tane ye bak, çok keyif alıcaksın'' diye ikramda bulunuyorlar
Tecavüzcü Coşkun tek Türk flimlerinde vardı zannetmeyin
Yeni adli vakalarda 
''Oysa ki ben kutu kola içmiştim, kapağı ben açmıştım
Nasıl bayıldım hatırlamıyorum, nasıl ayıldığımıda ..''diyen kız çocuk sayısı 
Hiç yadsınamayacak rakamlarda...!
''İkimizde okulu bitirince evlenicektik.
  Bana senin gibi güzel bir kızla geçirdiğim yıllar çok güzeldi dedi ve gitti...
  Dilerim evlenince çok güzel bir kızı olur..''  
İfadeleriyle ağlayan kız çocukları ....
Artık köyden okumaya gelen hiç birşey bilmeyen kız çocukları değil bunları yaşayanlar...

Belki bu yüzyıl bizim büyüdüğümüz yılların düzeniyle aynı değil..
Daha müsamalı, daha esnek çocuklar büyütmek isterken
Ayakları yere bassın, özgür olsun 
Ben çocuğuma güveniyorum 
İstediğini yapabilir..!
istediği yere gidebilir..!
İstediği kadar geç gelebilir..!
İstediği yerde kalabilir..!
Yukarda sayılanlar olasılıklar yüzde kaç derken 
Sakın Unutmayın 
O olasılıklar bunlar başına gelen kız çocukları içinde aynı oranda idi..!
Tıpkı dışarda ki tehlikelerin şekil değiştirdiği gibi
Kurtlarda gelişti ve şekil değiştirdi...
Artık her yerdeler...
Yukarda verdiğim sayıların hepsi 
Maalesef sayıları azalmak yerine artan 
Kurtların karnından çıkmış 
Daha kaç tanesinin karnında, 
Kaç tanesinin hikayedeki anneane rolune geçmiş 
Karşısında duran  Kurt olduğunu bilmediğimiz
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ...

Yeşim ce....




20 Ağustos 2016 Cumartesi

BİR  MİNİK SERÇE...

Kalem aşkı başka bir şeydir benim için..
Kalemi doğru tutup doğru yazmak gerekir ..
Kalemi yazdıran organımızı elimiz olarak bilsekte,
asıl o eli hareket ettiren yüreğimizdir...
Göz görür fotoğraflar, yürek dillendirir,
El aracıdır yazar  o beyaz sayfalara...
Kendimi bildim bileli içimdeki asıl olan duyguları hep yazarak anlatmışımdır...
Sözler hep eksik kalmıştır bende nedense...!
Ders çalışırken beni yalnız bırakmayan anneme dönüp
''annecim seni çok seviyorum'' dememiş
Kocaman sayfalara anneme olan sevgimi;
Her akşam ceketinin ceplerinden birine en çok sevdiğim antep fıstıklı damak çikolatayı saklayıp
''bil bakalım bu akşam hangi cebimde'' oyununu benle oynayan babama
''Benim Canım Babam ''.....ifadesiyle başlayan sayısız mektuplar ceket ceplerine;
Çocuklarım uyanınca görsünler ders çalışırken motive olsunlar diye
Görebilecekleri süpriz yerlere sevgi dolu notlar yazmışımdır.
En küçük basit mesaja bile kısa cümleler kurmamış
Apartman görevlimize ekmek siparişi notunda asla bir ekmek yazmamıştır.
''sabahları mis kokulu ekmeklerle sayenizde biz güne mükemmel başlıyoruz...çok teşekkürler''
İki katlı kapıları hiç kapanmayan, bir merdivenle bir ev gibi büyüdüğüm
o güzel bahçeli evde yaşayan herkese her köşede süpriz notlar çıkmıştır...
Burda gülmek yasak...!
Okuma yazma bilmeyen dedemle babaannem bile şekillerle yazılmış notlarla nasibini almıştır benden..
Yazmayı severim, çünkü yazarken içimin sessizliğini kelimelere dökerek dillendiririm...
Yazmayı severim, çünkü bedenimin değil, ruhumun kelimelerini kullanır,
ruhumun diliyle konuşurum...
Yazmayı severim, çünkü o zaman kalbi ellerimde çıldırmış gibi atan bir minik serçenin
sayısız cümlelerini kurabilir, onun o küçük bedenindeki boncuk gözlerinden
hayata bir mink serçe gibi bakıp saatlerce duygularımı yazabilirim..
Yazmayı severim, çünkü içimde insan olmanın bana verdiği duygulardan
mavi deli gibi akan bir ırmağın içinde, hergün yazılarımla yüzerim...
Biriktirdim mi içimdeki duyguları seller sular basar her yeri..
İsyanım bile kalemimle dillenir sesimle değil...
Yazmayı severim, çünkü cinsiyeti, dili, dini kaybolmuş yaşam felsefemle
Benimle bu dünyadaki adı insan olan
ama beni onlardan ayıran taraflarım
içimi kor alevlere çevirir..
İşte o mavi ırmak bile serinletemez beni o zaman...
Vefasızlık, dün iyi dediklerimize bugün biranda kötü demek
Bilmediğin hayatlar, şahit olmadığın anlar için profesör yorumlar bana hiç uymaz...
Yüreğim kor, gözüm kör, kalemim yazmaz olur...
Aklım almak istemez, yüreğim kabul etmez...
İşte tam da bu zamanda hep içimden geçiririm
Bu kadar kötülük içinde bir ben miyim demek yerine
Beni yaratan büyük güce bir mektup yazsam da bir minik serçe olsam..
Deli gibi çarpan yüreğimle serçe olduğum için yazamasam da hep güzel şeyler şakısam.