Can Dost

Can dost

Ellerini açtığında, semaya uzandığında tutamayacağın sandığın yıldızlara dokunduğunda

güneşin seni ısıtırken hiç bu kadar mutlu olmadığında

ılık esen rüzgar yüzünde saçlarında dolaşırken yaşadığın huzurda

kör olup göremediğin barışta ,

din, dil, ırk, demeden savaşmayıp paylaştığın yaşamda

bir yudum suda, tek nefeste, bölüştüğün lokmada

seni tanımayan hayatlara ismini yazıp dokunduğunda

tek kelime etmeden gözlerinle konuştuğun

yanında olsun olmasın kalbinin en saklı köşesinde

var olan can dostta saklı yaşam...


yeşim ce...


her şeyin güzel yaratılıp çirkinleştiği dünyada yürüdüğümüz bu kısa hayat çizgisinde iyi ki varsın diyebileceğimiz can dostlar la olmak can dost olmak dileğiyle...

8 Haziran 2014 Pazar

DEMİR MIKNATISA AŞIKTIR, DEVAMLI ONA KOŞAR,
ZAFERDE SABRA…

ANKARASTYLE  Dergisi için benden bir köşe yazısı yazmamı istediler. Farklı ne yazabilirim diye çok düşündüm.Yıllardır bende sıkıldım artık hep aynı şeyleri yazmaktan..Kadının istihdam edilebilirliğinden şiddete maruz kalmasından,  gelenek, görenek, din adı altında kısıtlanan hayatına sadece lafta çözüm aramaktan .Erkek egemen yapı altında öğretilen gelmiş birçok yapının içinde hala daha kanunlar çerçevesinde sıkışmış olan kadının aynı beklentilerini dile getirmekten sıkıldım.

On bir yıla yakın zamandır sahada kadın ve çocuk üzerine birçok çalışmalar yaptık. Sayısız eğitimler, toplantılar, çalıştaylar. Özellikle 2007 yılından sonra yaptığımız çalışmalar sonucunda gördük ki sorunların başlıkları aynı sadece imkan ve sosyal yaşamın getirdiği derecelendirmelerle şiddetleri farklı.

Özellikle toplumun yapı taşı ailenin korunması ve aile mefhumunun çocuklara olan sorumluluklarının ayrılsalar bile devam ettiği saygı ve kültürel bağlara olan düzenin bozulmadan götürülebilmesi konusu en büyük sorunlardan bir tanesi.Topluma parçalanmış aile yapısının eseri değil, sağlıklı bireyler kazandırmanın gerekliliği.

Dışarıdan sorunlarla karşılaşıp çözüm ararken, gelişen olaylar karşısında şöyle olmalı böyle olmalı demek ise işin en kolay tarafı. Çünkü olayların bakış acısında taraflar dinlendiği zaman; her çocuk doğuranın maalesef anne, her çocuğu olan erkeğinde baba olamadığını açıkça görmekteyiz. Ailenin korunması olayında işin cinsiyet temelli çözüm aranması karşımıza çıkan olaylar karşısında zaten imkansız.

Kültür seviyesi çok yüksek, ekonomik şartları düzgün, hürriyetleri elinde olan kadınlar da farklı birçok sorunlarla karşı karşıya. TOBB sayesinde birçok hayat hikayesini dinlediğim ve okuduğum bu güçlü kadınlarda gördüm ki güçlü kadınlar ‘’HAYATIN ACI OLDUĞUNU’’ çok iyi bilen kadınlar. Onları diğer kadınlardan ayıran, farklı kılan da bu özellikleri.

Çok büyük olaylarla karşılaşmış, yeri gelmiş madden yeri gelmiş manen acılar çekmişler. Ancak acılarını abartmamışlar. Hayata dönüp, hedef koyup ileriye bakmışlar. Büyük sabırlar göstermiş, doğrularından asla vazgeçmemişler. Önceliklerini ve toplumda saygınlıklarını hiçbir şeye değişmemişler. Kelimelerle değil yaptıkları işlerle, duruşlarıyla konuşmuşlar.
Kendilerine zarar verebileceklerini inandıkları kişilerin bile yerlerine kendilerini koyarak ona göre hareket etmeyi başarmış sabrı zaferle birleştirmeyi bilmişler.

Hiçbir başarı tesadüf değildir zaten hayatta. Birileri diğerlerinden farklıysa çekim alanını iyi belirlemiş, sabretmeyi bilmiş, azmedip inançlarıyla
kazanmışdır.

İnsan hergün ayrı büyüyor ,maalesef şaşmam diyor da; Şaşıyor.Hep üstesinden gelebileceğimiz sorunlarla karşılaşmak, karşımızdakinin yerine kendimizi koyarak düşünebileceğimiz olaylara vakıf olmak, daima güçlü kadın olmak dileğiyle, lise yıllarında edebiyat öğretmenimizin gençler arasında yaşanan birtakım sıkıntılar söz konusu olduğu günlerden bir gün bize ne de olsa kıssadan hisse diyerek anlattığı bir Nasrettin Hoca hikayesi ile yazımı tamamlamak istiyorum.

“Nasrettin Hoca bir gün eşekten düşmüş. Çevresindekiler çok telaşlanmışlar ve; Aman hocam dur kalkma yerinden sana hemen bir doktor çağıralım demişler. Oysa ki Nasrettin Hoca’nın isteği farklıymış.
-Aman ben doktor istemem, bana eşekten düşen birini bulun demiş.

Sağduyulu güzel günler dileğiyle….

Yeşim GÜRSOY